Kâinatta yaratılmış her varlık zerre miktar da olsa proton ve nötron çekirdeği etrafında her an haraket halinde olan elektronlardan oluşmuştur. Yani canlı olsun cansız olsun kâinattaki her zerre sukünet içerisinde hareket halinde deveran ediyor.
Yüce Mevla’mız mukaddes kitabımız Kur’anı Kerim’de seyahati yani gezmeyi emir derecesinde teşvik etmektedir. Yer yüzünün dolaşılarak, geçmiş insanların bıraktıkları eserlere bakılıp ibret alınması, yaratılışın nasıl olduğunun görülmesi için ziyaret edilmesi ve dinlenmek için gezilmesi istenmiştir.
Ayrıca İslam kültür ve medeniyet tarihi içinde gezginler için harcama kalemlerinden bir pay ayrıldığına şahit olunmaktadır. Yani tarihte geçmiş İslam ülkeleri gezginlere gezsinler diye devlet bütçesinden para ayırıyordu. Kur’an’da mealen yol oğlu ibaresinin geçtiği ayeti celilede, yolculara da zekat verilebileceği hükmü seyahatlerin rahatlıkla yapılabilmesi için emredildiği görülmektedir. Yeter ki! yapılmış olan seyahat meşru yani helal olan bir sebep ve gaye için yapılmış olsun.
Hz Peygamber (sav) de hem çokça seyahatler yapmış hem de seyahate teşvik etmiştir. Bir Hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır: ’seyahate çıkın ki sıhhat bulasınız ve rızkınız artsın’’
Yine Hz Peygamber (sav) ilim için seyahat yapmamızı emrediyor. Ayrıca üç büyük mescidi, yani Mescid-i Haramı (Kabe’yi), mescid-i nebebiyi (Medine’deki peygamberimizin camisini) ve mescid-i Aksayı (Kudüs’teki kutsal camiyi) özellikle ziyaret etmemizi tavsiye ediyor. Peygamberimiz değerli ilim adamlarını, Salih kişileri de ziyaret etmemizi tavsiye ediyor. Yeryüzünün bütünü Allah’a aittir. Öyle ise gezip görmek ve bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Şunu unutmayalım ki, ’çok gezen çok bilir’’ sözü çok şey ifade etmektedir.
Seyahat İslam’ın pek çok manevi yönünün tamamlayıcısıdır. En bariz olanı ise İslam’ın beş şartından biri olan hacca gitmektir. Bir de tavsiye edilen bir başka dini yolculuk olan, Umre var ki bu dini yolculukların her ikisi de Müslümanların Mekke’ye seyahatini gerektiriyor. Hac ve Umre ayrıca Kabe’yi tavaf etme, Safa ve Merve arasında yürüme, Mina, Arafat Dağı ve Müzdelife’ ye yolculuk gibi pek çok dini gelenekleri de içerisinde barındırmaktadır. Bu emirlerin her birinde, seyyah hareket halinde iken düşünür ve tevekkül eder.
Tarihimize baktığımızda İslam’ın dünyaya yayılmasında en önemli etkenlerden birinin de Müslüman tüccarların seyahatleri olduğu görülmektedir. İslam’ın Afrika içlerinden, Orta Asya’ya, hatta Uzak Doğu’ya kadar, dünyanın pek çok değişik yerlerine girmesinin atlılardan önce, tüccarların seyahatleri vasıtasıyla olduğu bilinmektedir. Çünkü Müslümanlar, dürüst bir ticari ahlak sergileyerek örnek olmuşlardı.Dünyanın birçok yerinde seyyah sufi ve Müslüman tacirler büyük kabul gördüler.
“Dünyada sanki bir garîb (gurbette olan yabancı), hattâ yoldan geçen bir yolcu imişsin gibi ol’’, bu ünlü hadis fani dünyaya bağlılık hakkındadır ve bu yüzden de İslam’daki her manevi gelenek, ‘gezinmeyi ve ‘seyahat etmeyi’ ruhu eğitmenin bir parçası olarak bünyesinde barındırmaktadır. Seyahat yoluyla Allah’ı daha iyi tanırız. Birçoğumuz; en manevi anlarımızı sıradağlara, bir çöle, bir göle ya da günlük koşuşturmaca içindeki insanlığa bakarken ediniriz. Seyahat bildiğimizi sandığımız şeyleri bilinmez hale getirir ve böylelikle Allah’ın yarattıklarının kadrini daha iyi anlamamızı sağlar. Kur’an boyunca, ayetler insanoğluna Cennette ve Dünya’da nelerin yaratıldığını düşünmesini emreder. Bunu seyahatten daha iyi sağlayabilecek ne var elimizde?
Cehaleti şu hayatta hiçbir şey gerçek hayat deneyimleri gibi ortadan kaldıramaz. Medya ile yoğurulmuş gittikçe küreselleşen dünyada, Dünya’nın bir ucunda oturup, diğer ucundaki insanları yargılamak bize hep daha kolay gelmiştir. Videoları, haber parçalarını ve resimleri kullanarak bir insanı ya da bir yeri sadece medyanın bize sunduğu haliyle bildiğimize mağrurca inanmak kolaydır. Fakat, medyanın kendisi zaten gerçekliğin ortasındadır ve bu gerçekliğin sadece bir temsilidir, gerçeğin kendisi değildir. Daha önce yargıladığımız ve bildiğimizi sandığımız yerlere seyahat etmek bunu fark etmenin en iyi yoludur çünkü bu seyahat bize aslında ne kadar yanılabildiğimizi gösterir ve cehaletimizi gün yüzüne çıkarır. Seyahat bize aslında ne kadar az bildiğimizi gösterir.
Seyahatle gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen o kadar çok İslami tarih var ki İslam tarihinde önem atfeden yerlere seyahat ederek, bu ister Medine olsun ister İspanya’daki Kordoba olsun, ister Afrika sahilleri olsun , ister uzak doğu ülkeleri olsun İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren buralara kadar seyahat eden tacirlerin,tebliğ kafilelerinin irşadlarının bugün dahi tazeliğinini muhafaza ettiğini seyahatlerimizle ancak görebiliyoruz ve kökenlerimize, geçmişimize ve mirasımıza yaklaşıyoruz. Sadece nerden geldiğimizi bilerek gerçek manada nereye gideceğimizi bilebiliriz.
Seyahat, pek çok şeyin yanı sıra bilgiyi aramanın temel yolu olarak gören Hz. Peygamberimiz (s.a.v) tarafından açıkça desteklenmiştir. “İlim müminin yitik malıdır. Çin’de bile olsa bilgiyi arayınız.” gibi hep alıntılanan kalıplaşmış sözler bunu desteklemektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisi de ayrıca içinde Yedi Cennet’e doğru yükseldiği, kendisinden önceki peygamberlerle tanıştığı ve günlük ibadetlerimizle ilgili Allah’tan talimat aldığı Miraç ya da gizemli ‘gece yolculuğu’ olarak bildiğimiz manevi değeri oldukça yüksek olan bir yolculuğu Allah’ın izni ile tecrübe etmişdir. Pek çok alimin onun Medine’ye göçünden önce olduğuna inandığı bu yolculuk, onun kararlılığını güçlendirmeyi ve kendi peygamberliğine olan inancını artırmayı amaçlamıştır. Son olarak, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in gelişim zamanlarının çoğu bütün Orta Doğu’yu aile kafilesi ile seyahat etmesiyle geçmiştir. Bu seyahatlerin pek çoğu daha sonra onun farklılıklara olan saygısı ve diğer kültürlere olan empatisi üzerinde çok büyük bir rol oynamıştır.
Yıllardır tatil beldelerinde konaklamadan, seyahate, restorana kadar beklentilerimiz sadece güvenlik, sağlık, yüksek kalite vs. idi. Üzücü olan ise asıl bütün bu nitelikleri bünyesinde toplayan Helal ve Tayyib olma şartları bugüne kadar Müslümanların gündemine dahi gelmemişti. Yüzyıldır batı modernitesinin etkisi altında kalan gereksinlerimiz sadece gıda tüketim maddelerimiz değildir. En fazla problem yaşadığımız alanlardan biri de tatil mekanlarında otellerin ve tatil hizmeti veren kurumların Müslümana uygun İslami hizmet anlayışından yoksun oluşu bugüne kadar nedense fazla dikkat çekmiyordu.
Sunulan gıdaların, tüketilen ürünlerin bilinmezliği, tatil beldesi sorumlularının, ürünlerin Helal ve Tayyib olma özelliğine sahip ürünler olup olmadığı konusunda bilgi vermeyişleri veya veremeyişleri, birçok şüpheli ürünün tatil mekanlarındaki mutfaklarda, menülerde, açık büfelerde yer alması, tüketici kesimin bilinçsizliği, hizmet sektörünün bu konuya önem vermeyerek, gündemine dahi almamış olmaları toplum olarak nasıl bir şuursuzluk içinde olduğumuzu açıkça göstermektedir.
Müslümanların dünyanın neresinde olursa olsun yolculuk, yeme içme ve geceleme ihtiyaçlarının tamamen Helal ve Tayyib şartlarda gerçekleştirilecek sistemin sürdürülebilirliğini kontrol eden bir standart meydana getirilmesi Müslümanlar için adeta zorunluluk haline gelmiştir. Tüm aşamaları içine alan sistem ’’Helal Turizm Standardı’’ olarak nitelendirilmiştir. Bugüne kadar çeşitli ülkelerde konu gündemde tutulmuştur. Ancak maalesef Türkiye de dahil mevcut batı tipi konaklama anlayışını ufak tefek makyajlayarak Müslümanlara Helal Turizm, Helal Otel diye sunulmaya çalışılmaktadır. GİMDES Helal Turizm Standardında bu göz boyama oyununa gidilmeyerek gerçek bir Helal ve Tayyib konaklama anlayışını şekillendirmeye çalışmıştır.
Helal Turizm, seyahat organizasyonlarında ibadetlerin dikkate alındığı, konaklama tesislerinde ortak kullanım alanlarının erkek-kadın mahremiyetine göre düzenlendiği, odalarında kıble yönü ve seccade bulundurulduğu, oda hizmetinin mahremiyete uygun elemanlarla yapıldığı, alkolün kesinlikle yer almadığı, mutfağındaki yemek ve içeceklerin helal sertifikalı gıdalar ile hazırlandığı, tarih ve kültür turlarında rehberlik hizmetlerinin İslami inançlara uygun şekilde sunulduğu turizm faaliyetlerinin bütünü olarak değerlendirilmelidir.
HELAL TURİZM HELAL OTEL SERTİFİKALANDIRMA SİSTEMİ
Otel, Restoran, Seyahat Zinciri İçin Helal Turizm Standardı
Sekülerleştirilmeye çalışılan, seyahat yapmayı da dejenere etmeye, insanlık dışı duyguları ve istekleri ön plana çıkaran dünyamızda, seyahat yapma olgusunu da baştan sona kadar yeniden gözden geçirmeye, yeniden dizayn etmeye acilen ihtiyaç vardır. Bir Müslümanın tasarladığı bir seyahat için evinden çıkıp menziline ulaştıracak vasıtalarından, ikamet edeceği yerlerdeki ikamet yerlerine, seyahat boyunca iaşelerine kadar bütün bir zincirin inancına uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi zorunludur.
Helal Belge verdim demek veya otelime helal belge aldım demek meseleyi çözmemektedir. Yakın tarihe kadar standardizasyona tabi tutulan ürünlerden beklentiler; güvenlik, sağlık, yüksek kalite vs. idi. Ancak bu beklentilerin yanında, Müslümanların olmazsa olmazı ve en temel İmani gereksinimi olan Helal gıda ve Helal hizmetlerin bulunmaması belki de bir uyanışı beraberinde getirmiştir.
Dünyada yaşayan çeşitli inanç ve düşünceye sahip insanlar, Kosher, Vegan gibi kendi inanç ve yaşam tarzlarına uygun standartları geliştirmişlerdir. Müslümanların Helal standart ve hizmetleri talep etme farkındalığının oluşması ise yakın zamanda başlamıştır. İlginç olan ise ülkemizde Kosher ve Vejeteryan Sertifikasına sahip birçok otel bulunmaktadır. Lakin buna karşılık kendi inancımıza uygunluğu belgelenmiş gerçek “Helal ve Tayyib” sertifikasına sahip Otel ve Helal Turizm şartlarını taşıyan bir konaklama merkezi bulunmamaktadır.
Bu durum yaşadığımız sıkıntıların bir belgesi niteliğindedir. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede Müslümanların gönül rahatlığı ile kalabileceği bir tatil merkezinin bulunmaması Helal ve Tayyib Sertifikalandırmaya duyulan ihtiyacı her geçen gün artırmaktadır.
Seyahatlerimizde özellikle İslam ülkesi topraklarına girmeden daha uçak yolculuğumuzda helal lokma konusunda güvenli bir tüketim gerçekleştirebilmemiz mümkün müdür? Uçak seyahatlerimizde verilen ikram menülerinde Vejeteryan Menü, Kosher Menü var, fakat 2 milyar İslam aleminin Helal Menüsü yoktur. Bizler Müslümanlar olarak Hac ve Umre ibadetimizi gerçekleştirmek için yolculuğumuzun başından itibaren sıkıntı ve tereddüt duymadan verilen ikramları, kaldığımız otel ve lokantalardaki yemekleri güvenle yiyebilecek durumda ve şartlarda mıyız? Geçtiğimiz senelerde bir otel çalışanının basına yapmış olduğu ihbarı sizlere tekrar hatırlatmak istiyorum.
Bir Otel Çalışanının Korkunç ihbarı
’’Abi vicdan azabı çekiyorum. Güneyde otelde çalışıyorum. Müşterilere leblebi çekirdek gibi domuz eti yediriyoruz dana eti diye… Hiçbir şeyden haberleri yok. Allah rızası için haber yap bunu. İnsanlar öğrensin” diyordu telefondaki ses… korkunç bir skandalı açığa çıkarıyordu.
Bir otelin mutfağına girmişler sağlık ekipleriyle. Ahçıya önündeki eti sormuşlar. Adam “Halis muhlis dana eti” cevabını vermiş. “Kokla” diye çağrı yapmışlar. Ahçı koklayıp “Mis gibi dana kokuyor” demiş. Alıp kesmişler eti, içinden mermi çıkmış. Tahlil yapılmış. Sonuç; domuz eti…
Bir İslam ülkesinde skandal boyutlu olayların yaşanması toplumumuz için ne kadar acı verici bir durumdur. Müslümanlar olarak tepkisizliği bırakıp tepkimizi ortaya koymamızın ve paramızla alacağımız her şeyi sorgulamamızın gerektiğine artık karar vermeliyiz.
Bu tehditlere ve ihanetlere maruz bırakılan tüm ülkemizin Müslüman tüketicileri olarak bulunduğumuz her yerde alışveriş yaptığımız market yöneticilerine, pastacılara, kasaplara ve tüm üreticilere ve tatil mekanı ve Otel sahiplerine Müslümanlar olarak Helal ve Tayyib şartlara sahip hizmet isteme hakkımızı talep etmeliyiz.
GİMDES, başta gıda ürünleri olmak üzere, Müslümanların ihtiyaç duyduğu her alanda standartlaştırma çalışmalarına devam etmektedir. Bu kapsamda Helal Gıda Standardının ardından Helal ve Tayyib Turizm ile ilgili standartlaştırma çalışmalarını büyük ölçüde tamamlamıştır. GİMDES’in otel ve konaklama ile ilgili standardında, Helal sertifikalandırma kapsamında konaklama tesisinin, odalarından, Mutfak (restoran, kiler, depolar), Ortak alanlar (lavabo, bahçeler, havuzlar, park ve eğlenme merkezleri)’ne kadar, tüm bölümleri yer almaktadır.
İşletme yönetimi ve çalışanlar konusunda, İşletme yönetimine ait en yetkili kişi Helal ve Tayyip bir Otel veya Konaklama Tesisine sahip olduğunun bilincinde olmalı ve organizasyonu bu şartlara göre oluşturmalıdır. Bu sebeple işletmeye personel alırken bu hassasiyete ortak olabilecek kişileri istihdam etmelidir. İşletmede Helal Güvence Sisteminin oluşturulması ve takibinin yapılmasından sorumlu olarak atanacak İç Helal Koordinatör, alanında uzman ve Müslüman olmalıdır. İşletmede çalışan tüm personel Helal Eğitim almalıdır. İşletme personelinin kılık kıyafeti temiz, düzenli ve İslami tesettür şartlarında olmalıdır.
Helal Turizm Beklenti Anketi Sonuçları
MÜSİAD Hizmet Sektör Kurulu 409 kişi ile online anket yöntemi kullanılarak Helal Turizm algısını ölçmek adına bir araştırma gerçekleştirildi.
Araştırmaya katılanların çok büyük bir bölümü yılda en az 1 defa Tatil yaptığını belirtmiştir. Araştırmaya katılanların yarıya yakını tatil için kıyı turizmini tercih ederken, %15 lik bir oran da kültür turizmini tercih etti, Araştırmada ayrıca %14.7 lik bir oran da termal turizmi tercih ettiğini söylüyor.. Yurt dışı turlara katılım oranı ise %12 oldu. Katılımcıların büyük bölümü ailecek tatili tercih ediyor.
Katılımcıların önemli bir kısmı bir haftalık tatilleri tercih ediyor. Ayrıca tatil yeri seçiminde İnternet programları da % 45 lik bir etkiye sahip. Tesis dışı aktivitelere katılımda, kültürel ve tarihi mekanların ziyaret edilmesi katılımcılar tarafından ilgi görmektedir. Bunlar haricinde, sportif faaliyetlere katılım ve alış veriş olanakları katılımcılar tarafından talep edilebilecek aktiviteler olarak dikkat çekmektedir. İslami İnançlara Uygunluk ve Helal Gıda katılımcılar tarafından ilk akla gelen ifadelerdir. Araştırmaya katılanların % 54,6 sı tatillerinde Helal Turizm olanaklarını kullanmak istediklerini belirtmişlerdir.
GİMDES Helal ve Tayyib Standardını oluşturmamızdaki amacımız; Müslümanların dünyanın neresinde olursa olsun yolculuk, yeme içme ve geceleme ihtiyaçlarının tamamen Helal ve Tayyib şartlarda gerçekleştirilecek sistemin sürdürülebilirliğini kontrol eden bir standart meydana getirmektir. Tüm aşamaları içine alan sistem Helal Turizm Standardı olarak nitelendirilmiştir. Dünyada “Kosher Sertifikası” var, Vejetaryan Sertifikası’ var, İslam Ümmetinin “Helal Sertifikası Neden Olmasın!.. Üzerinde düşünülmesi ve çözüme kavuşturulması gereken meselelerden biridir”.
İlk Yorumu Siz Yapın