Dr. Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER
Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ha bu ne okumaktır!” sözünün manasını tefekkür etmek, anlamak bu günün hengameye uğramış dünya insanlığının olmazsa olmazı durumdadır.
Kendini bilmek; tüm dünya dinlerinin ve inanışlarının aslında insan olma bilincinin atom çekirdeği anlamına gelmektedir. Bütün semavi dinlerde, Şamanizm’den Kızılderili kültürüne, Mayalara, Uzakdoğu’dan, Anadolu’daki tasavvuf okullarına kadar her yerde başlangıç noktası kendini bilmektir.
Kendimizi bildiğimiz ve yaşamlarımızı yönetebilme şansına sahip olduğumuz takdirde daha sağlıklı ve üretken fertler olabiliriz.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir!”
Kendi dışımızdaki dünyayı anlamlandırabilmek için ilk önce kendimizi bilmemiz gerekir. Kendini bilen insan çevresinde olup bitenin farkında olur ve bu objektif değerlendirebileceği bir bakış açısına sahip olmasını sağlar.
Kendini bilmeye başladıkça içinde taşıdığı farklı kimlikleri ile barışmayı ve bunları yönetebilmeyi öğrenir. Yeteneklerini, güçlü ve zayıf noktalarını fark ettikçe kendine bir hayat amacı belirler. Kişi kendini tanıyıp bildikçe öngörüleri artar ve olaylar karşısında nasıl bir yol izleyeceğinin farkına varır. Hiç bitmeyen gelişim ve değişim içerisinde olur.
Birisi dervişin birine dedi ki: “Burada seni kimse bilmiyor” Derviş: “Yabancıyım bilmeyebilir. Fakat ben kim olduğumu biliyorum ya. Ya durum tersine olsaydı da ben kim olduğumu bilmeyip kör olsaydım o zaman ne yapardım.”
Mevlana’ya göre de kendini bilmek bireyin nasıl hareket edeceğini bilebilmesi anlamına gelmektedir. Her ne kadar bilim ve yeteneğe sahip olsa da kişi kendini bilmedikten sonra tüm bu yeteneklerinden ve bilimden mahrum kalacağını ve ne kadar bilgi sahibi olsa da aslında bilgisiz olacağına vurgu yapmaktadır.
Yunus Emre ise “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen ha bu ne okumaktır!” sözüyle insanın ancak kendini okumaya başlayarak bilgi sahibi olabileceğini ifade etmektedir.
İlk Yorumu Siz Yapın