Afrin’de yüzyıllık bir hesabın görüldüğü bir ortamda bölgesel ve küresel aktörler Türkiye’ye çelme takma yarışına girişmiş görünüyorlar. 100 yıl önceyi görmeden bugünün takılmak istenen çelmeleri anlamak ve geleceği açıklamak zor görünüyor. Bunun için 100 yıl öncesini şöyle bir hatırlamakta fayda var. Bu mukayeseyi çok güzel şekilde anlatmış bir makaleden de alıntılar yaparak anlatmaya çalışacağım:
100 yıl önce masa başında hudutların tespitindeki esas devletler İngiltere ve Fransa idi. 100 yıl sonra sınırlar yeniden tayin edilmek istenirken belirleyici olmak isteyen aktörler ABD, AB, Rusya, İsrail ve hatta Çin bağlamında gelişiyor.
100 yıl önce bölgemiz etnik ve mezhepsel yapay kırılgan hatlar ile parçalanarak dizayn edilmek istenmişti, 100 yıl sonra yine aynı konjonktür oluşturularak yeniden bir düzen kurulmak isteniyor.
100 yıl önce hasta adam olarak saldırının merkezinde Osmanlı vardı, 100 yıl sonra yeniden toprakları ateşten bir gömleğe dönüştürülen bölgede Türkiye, oluşturulmak istenen düzenin muhalifi ve muhatabı olarak bulunuyor.
100 yıl önce Ermeniler, Rumlar ve Araplar üzerinden kurgulanan oyunda 100 yıl sonra bugün Kürtler bahane edilerek tertipler kuruluyor.
100 yıl önce İsrail’in kurulmasına yol açacak süreç yürütülürken 100 yıl sonra, yakın hedef olarak, YPG/PKK gibi unsurlar üzerinden yeni bir vesayet devleti çıkarılmaya çalışılıyor.Uzak ve esas hedefte ise Büyük İsrail Devleti var…
100 yıl önce Osmanlı bölgedeki olması istenen gelişmelerin en büyük engeli idi, bu nedenle sürece mani olduğundan her türlü tertip ile üzerine geliniyordu, 100 yıl sonranın Türkiye’si de bölgedeki gelişmelerde yine bir engel olarak görülüyor ve arzu edilen gelişmelere yol açmak için türlü tertiplere muhatab tutuluyor.
100 yıl önce çarpışarak gerileyen ve güvenliğini içeri doğru küçülerek sağlamaya çalışan Osmanlı, 100 yıl sonra Fırat Kalkanı ve Afrin çıkışları ile tehditlere sınırları dışında teröre karşı bir siyaset ile cevap veriyor.
100 yıl önce merkezde petrol vardı 100 yıl sonra da petrol ve gaz odağında bir çatışmayı yaşıyoruz. 100 yıl önce Osmanlı Devletini yıkarak yaşanan bölünme, şimdi Osmanlı sonrası dönemde 100 yıl sonra daha alt bölünmeler şeklinde sürdürülmek isteniyor. Araplar yine darmadağın, Kürtler elma şekeri ile kandırılıyor, Türkler yine iç ve dış gailelerle meşgul edilmek suretiyle dizayn teşebbüsü devam ediyor.
Afrin özelinde yaşananlar bunları düşündürürken, bu operasyon ile 100 yıl sonraki bir oyunun taktiksel önemli bir ayağı düşürülmüş olacaktır. Afrin’deki uzun zamandır süren PKK varlığı, bunun güncel yenilemesi olan PYD/SDG yapıları böylece derin bir darbe yiyecek ve Suriye sınırındaki PKK varlığı ciddi bir zaafa düşürülmüş olacaktır.
İşte bu manzara karşısında Afrin’e giden tankın üzerinden, nereye? diye sorulan soruya Kızılelma’ya!diye cevab geldi. Mevcut malumat içinde, asırlık hesaplar içinde bu cevabın muhasebesini gündelik ajanlarla görmeye çalışmak bizi ve meseleyi bir yere taşımaz.
Peki, ne için Kızılelma?
Yakın zamana kadar, bu diyarlarda mahalli tabiat şartlarının üzerine sıkı sıkıya giydirilmiş İslam kisvesinin şekillendirdiği bir Yaşam Tarzımız vardı. Bu Yaşam Tarzında insanlar arasında kardeşlikler vardı, komşuluklar vardı, müşterek sevinçler, müşterek üzüntüler yaşanırdı, sevgiler, aşklar vardı, alış verişler, ortaklıklar vardı, hanımların hicabı olan tesettürler mukaddes kabul edilir ona uzanan eller kırılırdı, Kimsenin malına kimsenin gözü takılmazdı. Helalinden yemek, helalinden içmek hayatın temelini teşkil ederdi. Bu muazzam nizam adeta üç kelimede özetlenebiliyordu. HAYAT İMAN VE CİHAT.
Bir asır var ki bu yaşam tarzına hasret kaldık. Batılı eşkiyalar adeta bir gece baskını gibi harimimize girdiler ve her yerimizi, her şeyimizi tarumar ettiler. İmamesi kopartılmış tesbih taneleri gibi darmadağan olmuş bir ümmet var karşımızda.
Kaybettiğimiz Yaşam Tarzımız yerine dayatılan bize yabancı, bizi adeta zehirleyen güya modern, güya batılılaşma ürünü dejenere bir yaşam tarzı ile cebelleşiyoruz bugün. Her geçen gün bizi asırlar boyu dünyaya adeta efendi yapan İslam ayaklarımızın altından kayar gibi oluyor. Gafleti birakıp, sahip çıkmazsak korkarım birgün İslam bizi terkeder…
İşte kaybettiğimiz bu değerlere tekrar kavuşmak ülküsüdür Kızılelma.
Allahım bizi İmansız, bizi İslamsız bırakma!…
İlk Yorumu Siz Yapın