Çölde susuz kalmış bir insanın suya olan dayanılmaz hasreti gibi Müslümanların birliğini çağrıştıran bu haber başlıkları bana inanılmaz bir heyecan veriyor. Acaba biz bu günleri gerçekten yaşayabilecekmiyiz? diye uzun düşüncelere garkediyor.
Türkiye’de siyasi tarihin akışına yön vererek büyük bir başarıya imza atan ve 1974 ve 1997 yıllarında iktidar ortağı olarak adeta ülkeye çağ atlatan manevi kalkınma ve milli ağır sanayi hamlesini başlatan Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamın İslam Birliği için emperyalist ve materyalist dünya sistemine karşı yeni bir dünyanın işaret fişeğini gökyüzüne fırlatmıştı. Neydi bunlar;
Mevcut BM’ye karşı İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmalıdır.
Biran evvel İslam ülkeleri arasında İslam Ortak Pazarı kurulmalıdır.
İslam ülkeleri vakit geçirmeden aralarındaki alışverişlerde İslam Dinarı para birimini tedavüle sokmalıdır.
NATO’ya karşı; Müslüman Ülkeler Savunma İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır.
UNESCO’ya karşı; Müslüman Ülkeler Kültür İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır
Aradan yarım asra yakın koca bir zaman dilimi geçti gitti. Ümmet olarak olayın hala ne yazık ki başındayız.
Halbuki Batı çöküyor. Emperyalist ve materyalist Batı her geçen gün çöküyor. 1981-1984 de Avrupa’da bulunduğum bir dönemde Rabbimin yayınlamayı nasib buyurduğu HİCRET dergisinde yayınlanan “AVRUPADA İSLAM DEVLETİ KURULAMAZMI?” başlıklı bir yazımda şöyle demiştim;
“Özellikle bugün memleketlerinde yaşadığımız Avupalı’lar manen çökmüş, her tarafta yahudinin, ahlaksızlık kasırgalarının etkisi altında gün begün yokluğa ve umutsuzluğa sürükleniyor.
Anneler çocuk sevgisini kaybetmiş ,ailede karşılıklı sadakat bağları çözülmüş,ana-baba yalnızlığa itilmiştir.
Avrupa’da ; içki tüketimi süratle artarken,hastaneler,hapishaneler,akıl hastaneleri, alkolün geride bıraktığı deliler, hastalar, sakatlar ve suçlularla dolup taşıyor. Sadece Almanya’da 2 milyon alkolik insanın bulunması ibret vericidir. Yine Avrupa’da gayri meşru çocuk sayısı hızla artıyor. Cinsi sapıklık adeta meşru kabul edilir duruma gelmiştir.
Bütün bu menfi ve ahlak dışı gidişe, Avrupalı’nın manen bağlı olduğu Hristiyan kiliseleri ise hiçbir çözüm getirememektedir. Hala, tahrif edilmiş İncil’i istismar etmenin ötesinde doğru yola götürücü hiçbir ciddi adım atamıyorlar. Kiliseler adeta boşalmıştır. Hatta bazı kiliseler hiç kimse gelmediği için kapatılmak zorunda kalınıyor.
Kilise sadece resmi merasimlerde boy gösteren politikacının istismar vasıtası haline gelmiştir. Arka perde de Yahudi bütün gücü ile kiliseyi kontrol etmeye çalışmaktadır. Yeni yeni tahrif edilmiş İncil’ler piyasaya sürülerek, her köşe başında Yahova Şahitleri denen Yahudi teşkilatının paralı askerlerinin eline tutuşturduğu broşürler halkı yeni sapıklıklara doğru sürüklemektedir.”
Bu duygular içerisinde ESAM’ın İstanbul’da böyle bir kongre organize etmesinin çok önemli olduğunu vurgulamalıyım. Açılışta ESAM başkanı Recai Kutan Ağabeyimin yaptığı tarihi konuşmasının bir paragrafını uyarlayarak yazımı
sonlandırıyorum.
Şüphesiz ki İslam ümmeti olarak, yüz yıldır batılı güçlerin yoğun algılama telkinleri altında bizler de büyük hatalar yaptık. Allah’ın emrettiği birliği, İslam kardeşliğini kaybettik. Mezheplere, meşreplere, ırklara, coğrafyalara mensubiyeti, İslam’a mensubiyetin önüne geçirdik. Kendimiz gibi olmayanları tekfir ettik. Tekfir ettiğimiz kardeşlerimizle savaşmayı, cihat zannettik. Bütün bunlar, Allah’ın lütfunun, rahmetinin, ümmetin üzerinden alınmasına sebep oldu. Dünyadaki bu zulüm düzeni karşısında gün inananların birleşme günüdür. Irkçı ve tekelci mihrakların, yeryüzünde çıkartmaya çalıştığı fesada karşı inananlar birleşmelidir. Dahilde ve hariçte, zalimlere karşı birlik içinde hareket edilmelidir. Gün, kendi inancımızın ve değer ölçülerimizin etrafında toplanarak kendi medeniyetimizi, İslam medeniyetini ihya için çalışma günüdür.”
Temenni ediyorum ki 14-15 Kasım günlerinde 30 ülkeden gelen toplum önder ve bilgelerinin katılımı ile İstanbul’da gerçekleştirilen “Küresel Krizler; İslam Dünyası ve Batı” temalı ULUSLARARASI MÜSLÜMAN TOPLULUKLAR BİRLİĞİ KONGRESİ hasretle beklediğimiz İslam Birliğine ulaşmada önemli bir kilometre taşı vazifesi görür.
İlk Yorumu Siz Yapın