DR.H.K.BÜYÜKÖZER
HİCRET DERGİSİ-1983 ALMANYA
Bu soru nereden çıktı? Diye sual edecek okuyucularımız çıkabilir . Buna rağmen bu kardeşlerimize sabrı tavsiye ederek meseleye girmeye çalışalım.
İtiraf etmek gerekir ki bu soruyu önceleri biz de yadırgadık .Ancak, soru aklımıza geldikçe,alıştık,ısındık ve en sonunda pek alâ olabilir demeye başladık.Çünkü her şey Allah(c.c)’ ın takdiriyle olur. O istedikten sonra olmayacak hiçbir şey yok. Yeter ki insanoğlu istemesini bilsin.Görmüyor musunuz insanoğlu arzu edince fezaları fethediyor.Zaten dünya çalışma, say-ü gayret yeridir.İnsan dünyada çalıştığının karşılığını bulacaktır. Her şey Allah’ın (c.c.) tasarrufunda ve mülkündedir.Allah’ın (c.c) mülkünde Allah’a (c.c) şirk koşan insanlar devlet kurabiliyorlar da Allah’a(c.c) iman etmiş insanlar olarak Müslümanlar neden, Allah’ın kanunlarının hakim olacağı devleti istedikleri yerde kuramasınlar?
Özellikle bugün memleketlerinde yaşadığımız Avupalı’lar manen çökmüş, her tarafta yahudinin, ahlaksızlık kasırgalarının etkisi altında gün begün yokluğa ve umutsuzluğa sürükleniyor.
Anneler çocuk sevgisini kaybetmiş ,ailede karşılıklı sadakat bağları çözülmüş,ana-baba yalnızlığa itilmiştir.
Avrupa’da ;içki tüketimi süratle artarken,hastaneler,hapishaneler,akıl hastaneleri, alkolün geride bıraktığı deliler, hastalar, sakatlar ve suçlularla dolup taşıyor. Sadece Almanya’da 2 milyon alkolik insanın bulunması ibret vericidir.Yine Avrupa’da gayri meşru çocuk sayısı hızla artıyor.Cinsi sapıklık adeta meşru kabul edilir duruma gelmiştir.
Bütün bu menfi ve ahlak dışı gidişe, Avrupalı’nın manen bağlı olduğu Hristiyan kiliseleri ise hiçbir çözüm getirememektedir. Hala, tahrif edilmiş İncil’i istismar etmenin ötesinde doğru yola götürücü hiçbir ciddi adım atamıyorlar. Kiliseler adeta boşalmıştır. Hatta bazı kiliseler hiç kimse gelmediği için kapatılmak zorunda kalınıyor.
Kilise sadece resmi merasimlerde boy gösteren politikacının istismar vasıtası haline gelmiştir. Arka perde de Yahudi bütün gücü ile kiliseyi kontrol etmeye çalışmaktadır.Yeni yeni tahrif edilmiş İncil’ler piyasaya sürülerek, her köşe başında Yehova Şahitleri denen Yahudi teşkilatının paralı askerlerinin eline tutuşturduğu broşürler halkı yeni sapıklıklara doğru sürüklemektedir.
Hristiyanlık öylesine çöküyor ki ,her gün bir çok hristiyan kaydını kiliselerden siliyor. Kilisenin papazları bile kendilerine 7-8 bin DM’lık maaşlar verilmese belki de kiliseleri terk edecek duruma geldiler.
Cemaatsiz kalan kiliseler personellerini tasfiye ederken, kilise binalarından bazıları Müslümanların eline geçerek cami haline getirilmektedir.
Yeni koalisyon sözcüsünün:”Almanya, Kur’an anayasası ile değil, Alman anayasası ile idare ediliyor”diye milyonlarca televizyon seyircisinin önünde konuşurken, artık İslam’ın devlet idaresinin de mevcut rejimleri tehdit ettiğini itiraf ediyordu.
Televizyon programları ile, gazete ve mecmualarla, seks mağazaları ile Avrupa’lı insan devamlı bir telkin altında soysuzlaştırılmaya çalışılmaktadır.Her yerde, her şeyde Mason locaları söz sahibi olmaktadır.
Bedbin ve ümitsiz bir istikbale doğru sürüklenen Avrupa, belki de yüzyıllarca sömürgeci ve emperyalist müstekbir efendilerinin peşinde, dünya müstazaflarına yaptıkları işkence ve zulümlerin en çarpıcı bir cezasını çekiyor.
Tek Sağlam Olan İpe, Allahın İpine Sarılalım:
İşte böyle bir ortamda, tek sağlam ipe yapışanlar kimlerdir? İslam davasının yolcuları gerçek Müslümanlar. Bugün Avrupalılar Müslümanlardan ve İslam’dan korkuyorlar.Yüzyıllar önce atlarla, hatta yürüyerek Viyana önlerine kadar gelen Müslümanlar, Avrupa’yı İslam’ın emrine sokamadılar ama, onların torunları belki de bugün bu fırsatı yakalamışlardır.Avrupalı’nın kendi arzusu ve kendi daveti ile gelip, buralara yerleşerek, yirmi otuz yıldır Avrupa’ya yavaş yavaş damgalarını vurmaya başlamışlardır.20-30 senedir yapılan modern binalarda, kurulan fabrikalarda, üretilen makinalarda, yer altında, Müslümanların, kimsenin silemeyeceği, gasp edemeyeceği haklarının ve alın terlerinin damgası vardır. Getirmek belki kolaydı.Fakat Müslümanları kendi istedikleri şekilde göndermek pek kolay olmayacaktır. Müslümanlar ancak yeni yeni toparlanmaya başlamış ve Avrupa’da İslami bir alt yapı teşekkül ettirmektedirler.
Artık gazeteler; televizyonlar isteseler de, istemeseler de İslam’dan bahsetmek zorundadırlar. Avrupa insanında bazı akıl ve düşünce sahibi olanlar İslam’a ilgisiz kalamamış ve İslam’ı tetkike başlamışlardır. Geçtiğimiz günlerde,Paris’te Prof.Muhammed Hamidullah beyle görüşürken Fransa’da her gün 5-10 Fransız ‘ın İslam’ı seçtiğini belirtmişti. Halen sadece Fransa’da 80 bin Fransız vatandaşının Müslüman olduğunu duymak gerçekten heyecan verici.Ya İngiltere, Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika hatta İspanya’daki İslam saflarına geçen Avrupalılar’ı düşünürsek, Müslümanları Avrupa’dan kovmak telaşlarının sebebinin sadece ekonomik olmadığını anlarız.
Ne var ki korkunun ecele faydası yoktur.Eğer Rabbimiz Avrupa’da İslami inkılabı takdir etmişse hiçbir beşeri güç bunu önleyemez.1976’da gittiğimiz Rusya’da o korkunç baskı içerisinde bile Müslümanların hızla dinlerine sahip çıktığına şahit olmuşuzdur.Leningrad gibi Rusya’nın batısındaki bir şehirde 30 bin gizli müslümanın bulunduğunu orada bir cami görevlisi kardeşimizden öğrenmiştik. Komünizm zulmü bile islam’ın nurunu söndürmeye gücü yetmemiştir.
Evet !şimdi tekrar soruyoruz Avrupa’da İslam Devleti,İslam Nizamı kurulamaz mı?diye. İnanıyoruz ki bu satırları okuyanlar can-ı gönülden bir sesle”Rabbimiz isterse, her imkansız görülen mümkün olur”diyeceklerdir.
O halde Rabbimizin bu dilemesine, bizim layık olmamız, yani Müslümanlar olarak İslam’ı ciddiyetle yaşamamız, gayretli ve fedakar çalışmalar yapmamız gerekir.
Bugün Avrupa’da tüm Müslümanların yekünü küçümsenmeyecek milyonlara ulaşmıştır. Ne var ki adı Müslüman olan bu insanların pek çoğu gayr-ı İslami hayat içerisindedir. Bu görüntüleri sebebi ile maalesef kötü örnek olmuş ve olmaktadırlar. İçinde bulundukları bunalımdan kurtulmak için Müslüman olmaya meyilli on binlerce Avrupalı bize halimize yaşayışımıza bakarak adeta Müslümanlıktan nefret etmek zorunda kalıyor. Evlerimizi, kıyafetimizi, çoluk çocuğumuzu hal ve davranışlarımızı İslam’a ve İslam’ın tebliğ metodunu öğrenerek, nefsimize ve ailemize de İslam’ı tatbik eder seviyeye gelmemiz şarttır.
Bin bir eziyete katlanıp Avrupa ortalarına kadar gelerek , birçok savaştan sonra geri dönmek zorunda kalan ceddimizin torunları olarak Cenab-ı Hak bizlere Avrupa’da oturmayı, çalışmayı ve İslam’a hizmet etmeyi bize nasip buyurmuş.Bunun kıymetini iyi bilmek ve hakkını vermeye çalışmak zorundayız. Bizi hiçbir zorba güç elde ettiğimiz bu haklarımızdan vazgeçiremez. İnanıyorsak mutlaka biz daha kuvvetliyiz.
İslamcı kardeşler, bu gözle, bu anlayışla hizmetlerine çeki düzen vermelidirler. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Biz bu yolda azimle yürüyelim. Allah (c.c)’da mutlaka bize yardım elini uzatacaktır. Gayemiz zulümle kaba kuvvetle insanları batıl ve sapık yollara sürüklemek değildir.Gayemiz insanları huzura, mutluluğa,kardeşliğe,adalete çağrıdır. İslam’ın tebliğini yapmaktır. Bu güzellikleri evvela nefsimizde sindirir, sonra da Avrupalı ’ya gösterebilirsek işte tebliğimizi yapmış olacağız.
İşyerlerinde beraber çalıştığımız, aynı binalarda oturup komşuluk yaptığımız bu insanlara dostça, insanca elimizi uzatalım. Göreceksiniz pek çok defa elimizi geri çevirmeyeceklerdir. Gönüller fethedildikçe İslâm güneşi Avrupa semalarında yükselecek pırıl pırıl ışıklarını saçaçak ve işte o zaman İslâm Devleti ve nizamının kurulduğu yepyeni bir çağ başlayacaktır.
Bu kadar açık işaretler karşısında, Avrupa’daki dağınık, çeşitli yollara ve fikirlere ayrılmış, İslâmi yaşayışları perişan olan Müslümanları, sahabe-i kiram’ı örnek alarak İslâm’ı cemaat halinde yaşayan, disiplinli Müslümanlar haline getirmek, şimdi şuurluyum, dava adamıyım diyen Müslümanların asıl vazifesi olmalıdır.
Yer yer İslâm’ın uzağında veya dışında bir hayat süren adı Müslüman olan insan yığınlarına gerçekleri anlatacak onları uyandıracak ve düştükleri yanlıştan kurtaracak ; sabırlı,disiplinli ve gayretli şuurlu Müslümanlar, her şeyden önce peygamberimiz (s.a.v) efendimizin sahabe’nin hayatını örnek almak zorundadırlar.Bunun için de evvela bu tebliğ görevini yapacak Müslümanların aşağıdaki prensiplere göre günlük hayatlarını düzene sokmaları gerekir.
1-Kur’an-ı Kerimi yüzünden okumayı öğrenmek.
2-Tefsir okumak .(Mesela:Fizilâl-il Kur’an)
3-Hadis okumak.(Mesela:Buhari,Riyazüs-salihin )
4-Peygamberimiz (s.a.v) ve Sahabe’nin hayatını anlatan kitapları okumak,(Mesela:Asım Köksal efendinin peygamberimizin hayatını anlatan 11 ciltlik İslam tarihi Hayatüs-Sahabe-Hadislarle Müslümanlık )
5- Şeriat yolunda yürüyen,sağlam bir kaynağa sahip bulunan bir tasavvuf membaına, bir şeyh efendiye intisap ederek, tarikate bağlanmak ve tekke terbiyesinin disiplinine girmek.
6-İlmihal ve fıkıh bilginlerini sağlam kitaplardan takip etmek.(Mesela:Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihal kitabı)
7-Namazlarımızı zamanında ve mümkün mertebede cemaatle kılmaya çalışmak.
8-Abdestsiz dolaşmamak.
9-Kıyafetine ve temizliğine dikkat etmek. Erkekler için şalvar ve cübbe, hanımlar için de çarşafı günlük hayatta ikame etmek.
10- Sakal bırakmak.
11-Allah(c.c)’ın bütün mahlukatına merhamet ve sevgi kanatlarını açmak.
12-Bütün mü’minler ve kurtarmaya çalışacağımız insanlar için dua ve tazarruda bulunmak.
13-İnsanların şahsi kusurlarıyla uğraşmamak.
14-Müslümanlara karşı tevazu içinde olmak.
15-Haftanın iki günü (pazartesi-Perşembe) oruçlu geçirmek.
16-Bulunduğumuz ülkenin konuştuğu lisanı öğrenmek.
17-Kendisinin ve çoluk- çocuğunun zaruri ihtiyaçlarını giderdikten sonra kalan maddi imkanını davaya teslim edecek noktaya gelebilmek için, şimdiden kazancının belli miktarını(mesela %10 unu davaya vermek)
18-Mevlâ’dan şehid olmayı talep etmek. İşte İslâm’ı devlet yapabilecek nesl-i cedid en azından bu ölçülere girecek insanlardan teşekkül edecektir.
Müslümanlar olarak,kendimize bir düzen verelim.Bir gayret içerisine girelim.O zaman görelim bakalım dünya karşımızda hala o eski dünya olarak durabilecek mi? Zafer ve Nusret, ancak Allah’a (c.c) iman edip, O’nun yolunda cihad edenlere olacaktır.Hayat iman ve cihattır. Allaha emanet olunuz.
[…] vesile olduğum HİCRET Mecmuasına ve oradan da konumuzla ilgili 1983 yılında yayınlanan “AVRUPADA BİR İSLAM DEVLETİ KURULAMAZ MI?” makaleme […]
[…] vesile olduğum HİCRET Mecmuasına ve oradan da konumuzla ilgili 1983 yılında yayınlanan “AVRUPADA BİR İSLAM DEVLETİ KURULAMAZ MI?” makaleme […]
[…] HİCRET DERGİSİ’ndeki bu makalemizi Türkiye’ye döndükten sonra da 2011 de HAYATINİÇİNDEN sitemizde okuyucularımıza […]